İnsanlar alıştıkları hayat koşullarına göre farklılık gösterirler. Yoksul yaşamaya alışmış biri, fazla bir gelire ihtiyaç hissetmez. Zengin yaşamaya alışmış biri ise geliri çok yüksek değilse mutsuz olur. Çağımızda bir üçüncü etken vardır ki, o da "Dikta-modeller"dir. Örneğin siz kendi halinizde kendinize ait mutluluğunuzla huzur içerisinde yaşayıp gidiyorsunuz. Fakat, karşınıza "Dikta-modeller" çıkıyor. Bu modeller insanda istikrarsız duygu oluşumuna sebep oluyor. Örneğin, onun var, benim niye yok türünden mutsuzluğa açılan ilk perdeyle sızlanıp duruyor insanoğlu. Lüks evde yaşamalısın, lüks otomobilin olmalı, lüks harcamalar yapmalısın şeklinde vücut kimyasını değiştirici etkileşimler oluyor: Bu etkileşimde kişi ya mevcut dar kalıplarını kırarak o ana kadar sahip olmadıklarına sahip olur, ya da sahip olduklarını da yitirir. Burada başarı zekası mihenk taşıdır. Hayatımızda metodolojik ayrışımla (Başarı Zekası) kendi lehimize olanları cımbızlama imkanını yakalarız. Çünkü kaygı başarı tutkusunu doğurabilir, bunun örnekleri mevcuttur: ancak bu olgunun altyapısı ağlayıp sızlanmadan… Bunun da kıstası kıskanmak yerine imrenmektir. Çünkü kıskanan birey, başarılı modeli kendisinden uzaklaştırır; imrenen birey ise başarı modelini kendisine uyarlar.