Motorlar büyük bir gürültüyle çalışmaya başladı ve vapur titreyerek tam yol ileri hareket etti. Saat 16.30’u gösteriyordu. Vapur, Dolmabahçe Sarayı önünde dizilmiş düşman zırhlıların arasından geçerek, bir yılan gibi kıvrılan Boğaz’ın sularını yara yara, yalıları, binaları, camileri, birer birer arkasında bırakarak Karadeniz’e doğru yol alıyordu. Mustafa Kemal, vapurun kıç güvertesinde oturmuş, sigarasını yakmıştı. Gözleri denizin rengini almıştı. Dolmabahçe Sarayı önünde dizilmiş toplara öğleden sonra güneşinde göz kamaştıracak şekilde parıldayan düşman zırhlılarına nefretle baktı. İşgal altındaki İstanbul’u geride bırakıyorlardı. Bu dünya güzeli şehri, kim bilir bir daha ne zaman görebileceklerdi? Bu vapura binip Samsun’a hareket etmesine neden olan gelişmeleri düşünmeye başladı.