“Geri döndüğümde, üzerimde bir başkasının giysileri olacak. Bir başkasının adıyla çağrılacağım. Dönüşüm beklenmedik olacak ve sen kararsız gözlerle bana bakıp, “Sen o değilsin” diyeceksin. Sana öyle işaretler göndereceğim ki bana inanacaksın. Sana bahçemdeki limon ağacından söz edeceğim. Sonra ay ışığıyla aydınlanan küçük penceremden bedenin ve aşkın işaretlerini göreceksin. Sana insanlığın bitmeyen öyküsünü anlatacağım.” Theo Angelepoulos, Le Regard d’Ulysse, 1995 Sonsuz suskunlukta dinlerken kuru otlar üzerinde sabırla yürüyen karıncaların ayak sesini, huzura kavuştu zihnim, gövdem, ruhum. Rüzgâr yeleli atların peşine takıldım nereden sulanırlar diye, onlarla buldum nehri. Bir kedi yavrusuyla büyürdüm uzun kış geceleri; onunla uyuduğum yerlerde gördüm en derin çocukluk rüyalarımı. Meyvelerin en mayhoşunu bir elmanın özünden beslediği dilsiz bir kurttan öğrendim. Kardeşlerimin gönderdiği fideyi nereye dikmem gerektiğini, kör bir köstebeğin izini sürdüğüm kır gezintisinde öğrendim. Rüzgâr saçlı çocuklarla sonsuzluğa koşarken anımsattı güçlü tazı bacaklarım marul tarlalarını, lahana kokuşunum, karnıbaharı. Ay ışığında gümüşi tenlerle karıştık serin suların lacivertine, sakin bronz balıklar yol arkadaşımızdı koyu derinliklerde, mercan adalarında, yosunlarda. Toprağı incitmeden, gökyüzünün sonsuzluğuna vurgun yürüdüm, böyle düşüncelerin sihriyle yaklaştım müphem olana; hafifledim, şaşırdım. “Geri döndüğümde, üzerimde bir başkasının giysileri olacak. Bir başkasının adıyla çağrılacağım. Dönüşüm beklenmedik olacak ve sen kararsız gözlerle bana bakıp, “Sen o değilsin” diyeceksin. Sana öyle işaretler göndereceğim ki bana inanacaksın. Sana bahçemdeki limon ağacından söz edeceğim. Sonra ay ışığıyla aydınlanan küçük penceremden bedenin ve aşkın işaretlerini göreceksin. Sana insanlığın bitmeyen öyküsünü anlatacağım.” - Theo Angelepoulos, Le Regard d’Ulysse, 1995 Sonsuz suskunlukta dinlerken kuru otlar üzerinde sabırla yürüyen karıncaların ayak sesini, huzura kavuştu zihnim, gövdem, ruhum. Rüzgâr yeleli atların peşine takıldım nereden sulanırlar diye, onlarla buldum nehri. Bir kedi yavrusuyla büyürdüm uzun kış geceleri; onunla uyuduğum yerlerde gördüm en derin çocukluk rüyalarımı. Meyvelerin en mayhoşunu bir elmanın özünden beslediği dilsiz bir kurttan öğrendim. Kardeşlerimin gönderdiği fideyi nereye dikmem gerektiğini, kör bir köstebeğin izini sürdüğüm kır gezintisinde öğrendim. Rüzgâr saçlı çocuklarla sonsuzluğa koşarken anımsattı güçlü tazı bacaklarım marul tarlalarını, lahana kokuşunum, karnıbaharı. Ay ışığında gümüşi tenlerle karıştık serin suların lacivertine, sakin bronz balıklar yol arkadaşımızdı koyu derinliklerde, mercan adalarında, yosunlarda. Toprağı incitmeden, gökyüzünün sonsuzluğuna vurgun yürüdüm, böyle düşüncelerin sihriyle yaklaştım müphem olana; hafifledim, şaşırdım.