Emiliano Monge, “Meksika’nın tarihini üzeri beyaz örtüyle kaplanmış bir duvar gibi canlandırır zihninde ve bu örtüde açtığı ufak tefek deliklerden okurun geri kalanı tahmin etmesini” ister. Germán Alcántra, çatışma ve şiddetin anne karnından ölüme, çorak düzlüklerin yegane kuralı olduğu o coğrafyanın insanıdır. Ve bakır renkli bir gökyüzü altında her tür lirizmin tatlı sarhoşluğundan uzak, neredeyse önüne çıkanı öğüten bir makinenin ritmik soluk alışverişleriyle ilerler onun hikayesi. Azgın ve soğuk, her taşın altına sinmiş ve bir o kadar öznesiz şiddetin, adeta yazgı gibi, toprağın ve havanın bir unsuru gibi varlığını hissettirdiği o meçhul coğrafya yirminci yüzyılın şiddetle karakterize tüm toplumlarından bir parça sunuyor adeta bize. Latin Amerika’nın en önemli 25 yazarı arasında gösterilen, 2012 Jaen Ödüllü genç yazardan, cesur ve yüzleşmeye ve zorlu bir okumaya hazır okurları için... Hastalıklı yelin var gücüyle beraberinde sürüklediği mikroplu talaş kırpıntıları, taş parçacıkları ve kükürtlü tozun yanı sıra kaynağını fundalık arazinin altından almayan gürültüler ve kokular da yolculuk eder: göremediğimiz kümes hayvanlarının kanat sesleri, ölü bir tavşanın çürüyen cesedi, bir yılanın gergin çıngırağı, dikenli kaktüslerin etrafını saran çiçeklerin açma sesi...

Benzer Kitaplar