Bağımlılığın özünde kendine olan güvensizlik, yetersizlik ile başkalarına duyulan hayranlık duygusu vardır. Bağımlılık paradigması kendi kendine yeterlilik şuurunun kaybedilmesiyle başlar. Hâkim iken mahkûm, güçlü iken güçsüz hale gelen toplumlar varlıklarını yeni şartlar altında da sürdürebilmek için güçlüyü taklit ve uygulamalarını da tatbik ederler. Zaman içinde taklit eden ile taklit edilenin zihinsel formları da davranışlarına uygun hale gelir. Bu uyum sürecinde kaybeden, gerileyen tarafta olmak bütün taleplerden vazgeçmeyi de zorunlu kılar. Toplumlar bunu fark ettiklerinde eğer direniş gösterecek gücü kendilerinde bulamıyorlarsa geriye tek bir yol kalıyor, o da düşmanın ihtiyaçlarına uygun yeni bir yapılanmaya gitmek. Milliyetçilik özgünlüktür. Özgünlük ise özgür insanlara özgüdür Milliyetçilik bu manada kendi gerçekleri üzerinden kendi kafasıyla düşünmek, kendi aidiyetinin farkına varmak ve kendi milli çıkarlarını önceleyen paradigmalarla hareket etmeyi gerektirir. Aidiyet duyulan milleti, siyasi rüşt sahibi olarak görmek milliyetçi paradigmalarla hareket etmenin zorunlu sonucudur. Milliyetçi bilinç, Batılı paradigmalardan kurtulmayı ya da bu paradigmaları kendi milli çıkarları için kullanmayı zorunlu kılar.

Benzer Kitaplar