Arus, ardından bir kova su dökmüştü. ben de geleyim şubeye demişti. Baret kabul etmemişti. Köşesen son kez görmüştü bu iki insanın yüzlerini. Üç buçuk sene sonra dönüşünde artık bulamamıştı o yüzleri. Bu cansız kütleyi Ada'daki evle kıyaslamak mümkün değildi. İçinde birinin yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu. Babamın babası yaptırdı bunu. Kendisi toprak oldu, babam toprak oldu, amcam toprak oldu. Bu toprakla, bu taşla yaptılar. Yıkılırsa yıkılsın. O da yeniden taş olsun, toprak olsun. Böyle kalsın, yıkılsın. Ama yıkılmayacak. Kalacak, dünyanın sonuna kadar kalacak. bin sene sonra da buraya gelen, temmerini görecek, bak, burda bir ev varmış, insanlar yaşamış, diyecek. Duvarın içinde baca deliğini görecek, büyükannemin yaktığı odunun isini, parmaklarıyla silicek. Bu bir piramit değil, bir karınca yuvası! O günler hiç unutulmayacak. Hiçbir kalem bunları gerçek anlamda yazma cesaretini gösteremedi. Biberyan denedi ve başardı. Onun bu romanı İstanbul Ermenilerinin son dönem edebi dünyasında ilerici hareketin ürünü olarak benzersiz yerini koruyacaktır. -S.K. Zanku (Nor Or editörlerinden, gazeteci, yazar).