İnsan yokken anıları da sokakları terk ediyor. Kaldırımlar unutuyor adımlarınızı.Hiç arkadaşlık etmediğiniz hüzün, şimdi saklambaç oynadığınız köşeleri mesken tutmuştur. Geriye doğru bir yolculuk yapmak gerekiyor Vasil'in yaptığı gibi; düşe kalka bir yolculuk. Çocukluğunuzdaki kuş yuvaları gibi kimlikleri de yadırgamayacağınız bir yoldan; kimseyi ihbar etmeyeceğiniz bir usulden. Bir babaya, bir kardeşe hiç olmazsa bir kardeşliğe kapıları açmadan çıkamayacağınız bir yol; dokunmadan paylaşabileceğiniz acılı, umutlu bir yol. Muharrem Erbey'in ikinci öykü kitabında haritasını paylaştığı bir yol… *** “Öykülerindeki farklı doku, yerel motifler, geleneklerin acımasızlığına karşı bakışı, olayları kurgulaması ve insanı ele alış biçimi dikkat çekici. Yöre insanının çektiği acıları, duygusallığa düşmeden, abartmadan, damıtarak işliyor.” Cemil KAVUKÇU “Erbey’in hikayelerinde sözlü kültüre dayanan, masalsı bir dil ve anlatım ya da masal öğeleri hemen dikkat çekiyor. Hikâye kahramanları yitirdikleri bir şeylerin, birilerinin ardından, biraz suçluluk ve pişmanlık, çokça özlem ve isyan duyarak bakıyor. Yitirilen, kahramanın sevdiği bir insan olabildiği gibi, uzaklarda kalmış çocukluk ya da kimlik olabiliyor. Türkiye’nin doğusundan söz edildiğinde aklımıza ilk olarak gelen hemen her şey; kimlik sorunu, zorunlu göç, baskı, işkence, çatışma, yoksulluk vb. Erbey’in hikâyelerinde bir biçimde değinilen, ama çoğu zaman metnin odağında olmayan konular. Gündelik hayattaki baskının siyasal nedenlerinin altını çizmek yerine, sezdirmeyi yeğliyor…” Behçet ÇELİK “Muharrem Erbey’in insandan söz etmesi ve insani olanın peşine takılması, doğru bir tutum…” Necati MERT