Son on beş yıl zarfında Türkiye’nin tarih anlatımında yer almış yeni deyimlerden biri, “Türkleştirme” deyimidir. Özellikle sol ve liberal görüşlü tarihçi, araştırmacı ve köşe yazarları tarafından olumsuz bir anlamda kullanılan “Türkleştirme” deyimi ile kastedilen Devlet’in, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana, asimilasyon ve/veya şiddet unsuru içeren olaylarla gayrimüslim nüfusu “yok etmeyi” amaçlayan bir siyasî iradeye sahip olduğu iddiasıdır. “Türkleştirme” deyiminin bu şekli ile tarih anlatımına yerleşmesi, 1990’lı yılların başından itibaren ortaya çıkan “gayr-ı resmî tarih, resmî tarihe karşı” şeklinde özetlenebilecek kutuplaşmaya paralel bir gelişmedir. Azınlıkları gerçekten yok etmek isteyen bir Devlet iradesi hiç var oldu mu? Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana cereyan eden ve azınlıkları hedef alan olaylar, bu siyasetin birer tezahürleri miydi? Mütareke döneminde ve İzmir’in Yunan Ordusu tarafından işgal edildiği yıllarda azınlıkların “hal ve gidişat”ı nasıldı? Bu “hal ve gidişat” toplumsal hafızada nasıl yer etti? “Gayr-ı resmî tarih” nasıl ortaya çıktı? “Azınlıkları Türkleştirme”, nasıl oldu da “azınlıkları yok etme” anlamını kazandı? Bu kitap, İstanbul ve İzmir’in işgal döneminde azınlıkların davranışlarını konu edinen hatıraların eşliğinde bu sorulara cevap vermekte.