Biri olmadığında, diğerinin anlamı kalmıyordu… Kitapları pek çok dile çevrilen Manuela Salvi, Türkçe’deki bu ilk romanında suç dünyasının içine sıkışan iki gencin masumiyetini ve aşkın yaşanabilirliğini sorguluyor. Birbirinin zıttı koşullarda yaşayan ve bir araya gelmesi olanaksız gibi gözüken gençleri sanatın sınırsızlığında buluşturan yazar, sevginin gücünü hatırlatıyor. Tutkulu bir hikâyeyi yalın bir dille anlatmayı başaran Salvi, İtalya’nın sıcak bir kentinde zorlu yaşamlardan kesitler sunuyor. Aralarındaki mesafe ne kadar kısalırsa kısalsın, ikisi de Ay’ın iki farklı yüzünde yaşıyorlardı. Bianca ve Manuel. Biri aydınlıkta, diğeri karanlıkta. Ama biri olmadığında diğerinin de anlamı kalmıyordu. Paylaştıkları bu aşkın bir yarını olabilir miydi? Ailevi sorunlar, geçmişin travmaları, hayallerle gerçeklerin amansız savaşı, iki genci de öngöremedikleri bir cenderenin içine itmişti. Yalnızca resim ve müzik ikisine de aynı şeyleri söyler, tutkularını ortak bir dilde doğrular, çıkmazların ötesini görmelerini sağlar gibiydi. Yine de yarınları belirsiz, bugünleriyse çok tekinsizdi…