Yalan yaşar, yanlış ölür bu ülkenin çocukları. Bu söze inandığım günden bu güne çok savaş gördüm. Çok aşık gördüm. Sevişmelerin bini bir para zamanlara erdim. Tanrının dünyadan el etek çektiğini söyleyen ihtiyar öleli çok zaman oldu. Geriye dönüp baktığımda, iyi çocuklar görüyorum yollara düşen... Sevdikleri ve inandıkları için derilerini hırpalayan, gözleri alev alev çocuklar. Her neyse; iyi olan, sevindirici olan her ne varsa motorumun sesiyle birlikte geride kalıyor... Elif’i, sırtıma bir haç gibi yüklediğim cesedini nereye bırakacağım şimdi? Musahhih, motorunu son kez çalıştırdığında bunları düşünmüştü. Yaşlıların, inancı istismar edilen kızların, ülkesizlerin, babasız çocukların, dünyayı değiştireceğine inanan insanların olduğu bir dünyayı okuyacaksınız Ayaküstü Sevişmeler’de. Tıpkı onlar gibi biz de doğuyor, acı çekiyor, sevişiyor, kavga ediyor, susuyor ve ölüyoruz bir şekilde. Ne güzel! Acımız da, sevincimiz de, nefretimiz de, hasretimiz de aşk ile! Aşk olsun! dedirten pis bir şaka gibi ayaküstü yaşadığımız her ne varsa alemde.