Geçimini madencilikle sağlayan ve uzun yıllardır savaş görmemiş huzurlu bir kasaba, askeri bir birlik tarafından apansız işgal edilir. Savaş nedir bilmeyen kasabalının beklenmedik şekilde karşı karşıya kaldığı bu olay, dışarıdan gelen düşmanın yanı sıra içlerinden çıkan hainlerin de keşfi anlamına gelmiştir. Sakin, sıradan ama bağımsızlığına da düşkün bu insanların zamanla hararetlenen sessiz mücadelesi, bardağı taşıran son damlayla, gözüpek bir meydan okumaya, öfkeli bir direnişe dönüşür. John Steinbeck’in en önemli eserlerinden biri sayılan ve Nazi Almanyası’nın çizmesi altında ezilen Avrupa’nın pek çok ülkesinde illegal olarak basılıp milyonlara ulaşan Ay Batarken, askeri bir işgalin hikâyesini iki farklı yönden anlatıyor. Zor ve baskı karşısında insanların özgürlük talebinin ve yaratıcılığının önünde sonunda galip geleceğini ustalıklı ve kıvrak diliyle anlatan Steinbeck, bu eseriyle direnişçilere hem umut vermiş hem de ilham kaynağı olmuştur. Zorbalığın olduğu yerde direnişin ve özgürlük mücadelesinin en doğal hak haline gelişi Ay Batarken’de evrensel bir kurala, günümüze de ışık tutan bir gerçekliğe dönüşüyor.