Sıradışı şair Ezra Pound’un yerine herhangi başka bir edebiyatçı söz konusu olsa idi, siyasal tercihleri edebi başarılarını gölgeleyebilirdi. Pound’un şiiri, her türlü kişisel tuhaflığına ve garip siyasal tercihlerine rağmen çığır açıcıdır. Büyük hayranı Archibald MacLeish içinse tam tersi söylenebilir. Tutarlılığına, titizliğine, eğitimine, büyük devlet adamlığına hatta kazandığı edebi ödüllere rağmen MacLeish, üyesi olmak için can attığı edebi cemaatin hep bir adım gerisindedir. İkisi söz konusu olduğunda, tatmin olamamış, mutsuz bir insan izlenimi veren bir goril kafesinde tutulan, on üç yılını akıl hastanesinde geçiren Pound değil, Başkan Roosevelt tarafından Kongre Kütüphanecisi olarak atanan, bakan yardımcılıkları yapan, en az bir kaç ABD başkanının ya da başkan adayının konuşmalarını kaleme alan, UNESCO’nun kurulmasına öncülük eden, Birleşmiş Milletler Şartı’nı yazanlardan biri olan ve Pulitzer ve Bolingen de dahil olmak üzere şiir ödülleri kazanan MacLeish’tir. Onun mutsuzluğu ve memnuniyetsizliği kısmen, günümüzdeki meslektaşlarının yani avukatların mesleki mutsuzluklarının ipuçlarını verir. İpucu verir ; çünkü hukuk uygulaması, yaratıcılığı, bireysel farklılıkları, özgünlüğü dışlayan ve hukuku hukuka indirgeyen formalizm çerçevesini aşabilmiş değil. Ama yalnızca kısmen ; çünkü avukatlık pratiği son elli yıl içerisinde daha ticari, daha endüstriyel, daha konvansiyonel bir hal kazandı ve avukatların günlük yaşamları yalnızca kuramsal değil aynı zamanda teknik formalizm in de cenderesi içerisindedir. Bu kitap, şiirdeki bireysel, meslekteki toplumsal hayalkırıklıklarını anlatma ve ikisi için de ortak bir neden bulma iddiasındadır. Archibald MacLeish ile Ezra Pound’un hikayesinin de gösterdiği üzere, avukatların mutsuzluğu kavramsal ve fenomenolojik boyutlara sahiptir. Bu ikisi birbiriyle bağlantılıdır.... Bize göre MacLeish’in içinde bulunduğu açmazın kökü, aynı bugünkü pek çok avukat için olduğu gibi, hukuksal formalizm adıyla bilinen hukuk ve hukuk pratiği yaklaşımına kadar uzar. Hukuk alanında formalizm, içtihadın yarattığı kurallar ve muhafazakar yargılama ile ilişkilidir. Hukuk eğitiminde kendisini, toplumsal çözümleme yerine kuralların ve öğretinin konu edilmesi olarak gösterir. Formalizm, müphemlik karşısında sağlam bir tutarlılık, yorumların belirsizliği karşısında katışıksız rasyonellik, toplumsal bağlam ve birbiriyle yarışan perspektifler karşısında katı kurallar gibi bazı içsel değerleri göklere çıkarır. Hukuk uygulamasında, dar uzmanlaşma, avukatlık şirketinin hiyerarşik yapısı, insafsız fatura edilebilir mesai saatleri ve her bir olasılığı dikkate alan hantal dava özetleri olarak karşımıza çıkar.