“Tahtalı Dağlar’ı aşanda, selamete erersiniz.” Böyle demişti Pir Hasan, yol gösterdiği Türkmenlere. Gel gör ki Tahtalı Dağları’nı aşamadan boğazlanmıştı çoğu. Kurtulanlar, dağların kuytuluklarında sıkışmış kalpler teklemeye yüz tutmuş ve onlar için yaşamak hak olmaktan çıkmıştı. Gidiyorlardı... Tanımadık diyarlara kanat çırpmak için yarışıyorlardı. Dağların en yol vermezinden, sarp vadilerin en ulaşılmazından, kuşların bile uçmaktan korktuğu uçurumlardan geçiyorlardı. Çocukların korkmadan uyuyacakları bir nokta olmalıydı. Yitirilen zaman ziyandı. Ziyan olmamak için uzaklaşmak lazımdı. Uzaklaşmaktan da öte, bir uzak arıyorlardı. Dünyanın hiçbir coğrafyasında bu kadar ağıt yakılmamış, edilen feryad-ı figanlar bu kadar sahipsiz kalmamıştır. Ayrılık türkülerinin söylenmesiyle birlikte, her beden kendi ateşinde yanmış ve gecenin karanlığında aynı sözler tekrarlanmıştır. “Tahtalı Dağlar’ı aşanda, selamete erersiniz.” Yazar ve sinemacı Ersoy Yıldırım bu yeni romanı Avşar Ağıdı’nda size sinematografik kareler içinde insan sıcaklığı sunuyor. Kitapta; Erciyes Dağı, Toros Dağı ve Tekir Yaylası eteklerinde yolları kesişen Avşarların, Alevilerin ve Koçgiri isyanında zulümden kaçarak mağaralara sığınan Kürtlerin ortak kaderini bulacaksınız.