Avrupa Birliği’nin bütçesi, Birliğin yeni politika ve önceliklerinin günlük hayata, üretime, bilimsel araştırmaya, eğitime vb. tüm yaşamsal aktivitelere dolaysız etkisini temsil etmektedir. Dönemsel olarak belirlenen ve güncellenen bu politika ve öncelikler ise kuşkusuz yalnızca Eski Kıta’ya özgü dinamiklerle değil, küresel ölçekteki güncel gelişmelerin ve çelişkilerin yansımaları ve etkileşimiyle şekillenmektedir. Küresel ekonomik bunalımın, 2008 yılına özgü kısa dönemli bir zincirleme reaksiyondan ibaret olmadığı, aksine kapitalizmin ürettiği uzatmalı bir sistem krizinin tikel bir aşamasına tekabül ettiği giderek gün yüzüne çıkarken, bu tarihsel süreçte, Avrupa Birliği’nin mali uygulamaları da küresel ölçekteki ekonomik çalkantılardan kaçınılmaz olarak etkilenmektedir. İçinde bulunduğumuz ekonomik çevrimin, uluslararası ticaret savaşlarına da bir manevra alanı tanıdığı dikkati çekmektedir. Ekonomik ve ticari boyutun yanı sıra, uluslararası siyasi çatışmaların, vekâlet savaşlarının, insani krizlerin, göç dalgalarının, toplumsal ayaklanmaların ve baskıcı/popülist politik figürlerin ön plana çıktığı, bununla birlikte insanlığın asli sorunlarının başında gelen iklim ve çevre krizlerinin derinleştiği bu kritik tarihsel dönemeç, her türden ekonomik uygulamanın ve mali planlamanın niteliğine ve niceliğine doğrudan etki etmektedir. Avrupa Birliği’nin bütçeleme sürecine yalnızca mali bir perspektiften yaklaşmak, Birliğe özgü mali sistemin yapısını ve bu yapıyı belirleyen dinamiklerin niteliğini anlamayı güçleştirdiği gibi, bütçenin evrimine ilişkin politik ve sosyolojik faktörleri de dışlama riski barındırmaktadır. Öyle ki Avrupa Birliği bütçesi, Birliğin kurumsal ve siyasi karar alma süreçlerinde rol oynayan iktidar ilişkilerini de büyük ölçüde yansıtmaktadır. Bu yönüyle Avrupa Birliği bütçesini, Birliğin dönemsel politik önceliklerini belirleyen ve bunları yönetsel süreçlere aktaran iradenin finansal terimlerle ifadesi olarak tanımlamak hatalı bir yaklaşım olmayacaktır. Avrupa Birliği’nin yeni mali döneminde, yukarıda sözü edilen güncel zorluklarla başa çıkabilmek için belirlenen önceliklerin, bütçedeki fonların yapısını, büyüklüğünü ve tahsisini de önemli oranda etkilediğini, her şeyden önce yeni döneme dair başlıkların ve programların uygulamada ne derece sonuç vereceğine, diğer bir deyişle verimliliğe odaklanma söylemiyle tasarlandığını görmekteyiz. Bu çalışma, Avrupa Birliği alanındaki bilimsel uzmanlıklarının yanı sıra Avrupa Birliği kaynaklı proje süreçlerinin her bir aşamasında pratik birikime sahip olan, bunun yanı sıra strateji geliştirme ve stratejik planlama süreçlerinde deneyimli Avrupa Birliği uzmanı yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Disiplinlerarası nitelikteki bu çalışmayla Avrupa çalışmaları literatürüne sunulması hedeflenen başlıca katkı; sosyal, ekonomik ve politik faktör ve dinamiklerin etkisiyle şekillenen Avrupa Birliği bütçesinin yapısını ortaya koymak ve 2021-2027 döneminin önceliklerine ve reformlarına dair bir içerik analizi yapmaktır. Bu yapı ve reformlardan hareketle, gerek üye ülkelerde gerekse Türkiye özelinde üniversiteler başta olmak üzere bilimsel araştırmalara ve projelere yönlendirilen maddi olanakların mantığını aktarabilmek; projelerdeki kritik aşamaları dikkate alarak, gerek proje yürütücüsü olan araştırmacılara, gerekse idari ve mali süreçlerdeki uygulayıcılara rehber niteliğinde bir kaynak sunabilmektir. Özetle, Avrupa Birliği’nin yeni bütçesi, üyelik müzakerelerinin fiilen durduğu güncel durumda bile Türkiye için önemini korumaktadır. Bu kitapta özellikle Avrupa Birliği’nin 2021-2027 bütçesi merkeze alınarak, gerek Birliğin genel mali yaklaşımı gerekse Türkiye’nin bu bağlamdaki mevcut durumu nesnel ve yeri geldikçe eleştirel bir bakışla incelenmeye çalışılmıştır. Birliğin, Brexit sürecinin de gölgesi altında tasarlanan yeni mali döneminin henüz başlamadığı dikkate alındığında, erken bir analiz ortaya koymayı hedefleyen bu çalışmaya yönelik okuyucudan gelecek eleştiri ve katkıların bizim için önemli ve çalışmanın olası eksikliklerinin giderilmesi açısından değerli olduğunu vurgulamak isteriz. - Dr. Çağdaş Cengiz, İzmir, Temmuz 2019