Trabzon'dan Rumlar gelirdi. Çin Kürtleri gibi giyinirlerdi. Bizim erkeklere hiç benzemezlerdi. Tıraş olmazlardı. Saçları, sakalları, bıyıkları birbirne karışmıştı. Gözleri maviydi. Golosi gologosini derlerdi birbirlerine veya kena nasuini . Biz ne dediklerini anlamaz, gülerdik üstlerine. onlar da bize gülerlerdi. Kilisenin dışındaki surun kapısında kutularını açarlardı. Yeşil, kırmızı öyle boyaları vardır ki, insanın gözünü alırdı. Dünyada öyle de güzel renkler var mıymış! Sonra öyle ibrişimler, aynalar, sırmalar, boncuklar ki, gelinler, kızlar başına üşüşür, gider gider gelirlerdi tekrar görmek için...