Muzaffer Özdağ'ın toplu eserlerinin ikinci cildini oluşturan bu eserin temel gayesi Atatürkçülüğün doğru olarak anlaşılmasını sağlamaktır. Kitapta, Atatürkçü düşünce ile Türk milliyetçiliğinin farklı bir senteziyle milliyetçiliğin anatomisini açığa çıkaran Özdağ, Türk milliyetçiliğini hissederek yaşıyor. Bu yönü onu eylem insanı yanında düşünce insanı mertebesine çıkarıyor. Milliyetçiliğin düşünce boyutunun akademik kumluktan arındırılarak edebî bir içerik kazandığını, bu çalışmada görmek mümkün. Muzaffer Özdağ milliyetçiliği ve Atatürkçülüğü içselleştiriyor. Bir anlamda milliyetçilik ve Atatürkçülük, Muzaffer Özdağ'ın idealizminde yeni bir kalıba dökülüyor. Kitapta yer alan yazılara akademik yönüyle baktığımızda Atatürk ve Türk milliyetçiliği, jeopolitik ve kültür tarihinin kesişme alanı olarak Muzaffer Özdağ’ın kaleminde anlam buluyor. Özdağ’da Türk milliyetçiliğinin tarih ve coğrafya temellerine yapılan vurgu 1923’le başlayan tarihi, önemli bir atılım olarak kabul etmekle beraber Osmanlı/Türk tarihini bir devamlılık olarak görmektedir. Özdağ, Türk milliyetçiliğinin bütün mirasına sahip çıkmaktadır. Özdağ’a göre Türk milliyetçiliği, Türk ulus devletinin kurucu ideolojisi olarak Atatürk’le beraber olgunluğa ulaşır. Atatürk’ün milliyetçiliği taşıdığı ileri aşama için Özdağ, “İkinci Ergenekon’dan çıkış” deyimini kullanır. Atatürk, Türklüğü devrimci bir milliyetçilik anlayışı ile diriltmiştir. Dolayısıyla Türk milliyetçisinin misyonu Türk İnkılabı’nı bulunduğu aşamadan ileri taşımaktır. Türk İnkılabı devam etmektedir. Ancak gelinen aşama tatmin edici değildir. Özdağ, kitapta bunun sebeplerine ve çözüm için gelecek vizyonuna dair birçok ipucu veriyor.