Yalnızdım. Kendimi, kendi ellerimle çelikten bir kafese hapsetmiştim ve özgürlüğü, görüş günlerinin dar zamanlarına sıkıştırılmış bir mahkûm gibiydim. Dışarıdaki kalabalıkların sancılı, mutsuz ilişkileri, samimiyetsizliği, benim, sokağa küsmeme ve kendimi toplumdan soyutlamama sebep olmuştu. Dışarı-daki insan yığınları, telefon sesleri, küçük bir tıkırtı, beni anlamsız bir şekilde ürkütmeye yetiyordu. Kendimle ve toplumla barışık olduğum söylenemezdi. İlişki içinde olduğum sınırlı sayıda insan vardı... Ve ben; İçimde susturamadığım binlerce çığlıkla yaşam denilen kavramın içini, iş olsun diye doldurmaya çalışıyordum.