Aşk, edebiyatı, sanatı ve neredeyse bütün sosyal bilimleri bir tarafıyla ilgilendiren soylu bir duygu. Bu duygu ve düşünceyi insanoğlunun ortaya koyduğu kültür ve medeniyet varlıklarından çıkarırsak geriye ne kalır? Edebiyat anlamsız kelimelere, müzik kuru gürültüye, resim başıboş renklere ve çizgilere en kötüsü de insan et ve kemik yığınına. Hatta sadece toplumun belli bir kısmını ilgilendiren edebiyat ve kültür eserlerinin (özellikle şiirin, hikayenin, romanın) daha geniş bir toplumsal kabul görmesi, insanlarda karşılık bulması sanatçının yüreğinden kopup gelen aşkın kardeş yüreklerde yankılanması, tek tek yüreklere dokuna dokuna çoğalıp büyümesi değil midir?