Acaba bizim vatanımız gibi, geniş bir memleketi olup da onu asla görmeyen, edebiyatta gözleri ecnebi bir âleme dalmış ve yalnız o âlemden bahseden başka bir millet var mıdır? Düşünce mesaisinin önemli bir bölümünü Batı felsefesinin, mûsikîsinin, edebiyat ve sanatının zirvelerini, dehâlarını anlamaya hasretmiş bu satırların müellifi, Yahya Kemal’in yukarıdaki sözlerinden payına düşeni almakta samimidir. Büyük şâirimizin bu satırlarla meseleyi can evinden kavradığına inanmaktayım. Kendi gök kubbelerinden uzaklaşan fânilerin yabancı iklimlerde hayat ateşini kaybetme riski her zaman mevcuttur. Bu durum, Yahya Kemal de dâhil olmak üzere herkes için variddir. Yabancı bir kültürün başlangıçta göz kamaştıran, fakat sonra bir anafor gibi onu kendi dehlizlerine çeken düşünce tuzaklarına düşmemek için, ufukların ötesini görebilen keskin bakışlı rehberler almak gerekmektedir yanına; tıpkı Dante’nin çelişkiler cehenneminde üstadı Vergil’i yanına kılavuz alması gibi; tıpkı İkbal’in, Batı metafiziğinin tehlikeli geçitlerinde Mevlânâ’ya sığınması, diyâr-ı Rûm’un bu Pîr’inin eteğine tutunması gibi.