Yümni hocamın “İman, yokluğa değil, gaybe, yani bilgimiz içine girmeyene inanmaktır.” sözünden hareketle aklımızın eremediği konularda belirginleşen sessizlik ve sonsuzluk karşısında imanımızın bizleri iç huzura erdirmesi çabaları sürecinde insan olma özelliğimizin ve varlığımızın yok sayılmaması gerektiği vurgulanmaktadır. Diğer yandan hiçbir şekilde kendimizi ve benliğimizi bir başkası(ları)na teslim etmemesi ve Allah’ın yarattığı tüm kulların arasında eşitliği bozmaması, belirli kişi veya yapılara ayrıcalıklı bir statü verilmemesi gerekliliği haykırılmaktadır. Tasavvuf bu belirtilen olumsuzluklar dışında yaşamımızda huzuru sağlamada yardımcı olabilir ve inancımızı süsleyebilir. İnancımızın içselleşmesine katkıda bulunabilir, yokluk ve felâketlere karşı güç kazandırabilir. Özelikle halkımızın tarihte yaşanan yokluk, yılgınlık içerisinde kükreyip vatanlarına sahip olabilmeleri asla ‘teslimiyetçiliğe’ prim vermediği gerçeğini ve kazananın her zaman sarhoşlukla kendi benliğini kaybetmeyen, akılla bezenmiş bir imanı benimseyen halkın olduğunu kanıtlamaktadır. Sayın Prof. Yümni Sezen hocanın bu eseri herkes tarafından anlaşılır ve iddiacılıktan uzak bir dille yazılmış olmasıyla tüm okuyucunun ufkunu genişletebileceğine inanmaktayım. Bu güzel eseri yoğun emek ve bilgi birikimi ile yansız bir şekilde objektivite ve subjektivite dengesini koruyarak oluşturması nedeniyle saygılarımla kendisini kutlamak isterim. Prof. Dr. Öner Gelişken