Her şey böyleyken, hâlâ aramızda sevgi varken bitirmeliydik. Belki o zaman taze ve yıpranmamış olarak; sandık içlerinde, kitap aralarında saklayabilirdik aşkı... Zaten hep iki yüzü yok muydu gerçeğin? İnsanlar koydukları kurallarla benliklerini sınırlarken, anahtarı zaten kendilerinde olan hapishaneden kaçarak işlemiyorlar mıydı en büyük suçları? İçine konulan acının dozundaydı sır. Beynin bir oyunuydu ama yine de insana ait en özel duyguydu aşk... Kazanmalıydı... Zaten ne kadar hüzün ve imkânsızlık varsa, Aşk O Kadar Aşk değil miydi?