Dil, düşüncenin eviyse şayet, deyiş yerindeyse, adlar da tuğlalarıdır. İnsan kendi duvar örme ustalığına o kadar güvenemez aslında; ama derme çatma da olsa tuğlaları dizmekten vazgeçemez. Her seferinde tanım lamak, beklentilerimizi ifade etmek, yüceltmek ya da yermek için adlandırırız, hatta yeniden adlandırırız. Yeni doğmuş bir bebeğe adını koyarken, yakın arkadaşımıza lakap takarken, namlı bir sokağın adını değiştirirken, kökensel bir adlandırma itkisinin varisleri olarak davranırız.