Okuyacağınız kitapta Canan Al adım adım örüyor olayları. Fas Casablanca’da aşk ile iş; cinayet ile politika, dinî çatışmalar ile terör ve gizemini koruyan aile dramları iç içe geçiyor. Cesaret ile korku, aşk ve kıskançlık, vahşet ve merhamet, dürüstlük ve yalan, suçlu ile suçsuz, bir sarmal içinde örülüyor. Sonuçta soluk soluğa okunacak sıra dışı bir polisiye ile karşı karşıyayız. “Telefonu kapattığında pişman olmuştu onu aradığına. Niçin aradım ki onu, niçin, diye kendi kendine kızdı. Araf, yerde yatan adama baktı. Kanın aktığı yerde saçı yüzüne yapışmıştı. Adamın yüzünde, acı çektiğini belirten bir ifade, donup kalmıştı.” “Genç profesör yeniden lafa girdi. ‘İnsanlık için değil mi, tabii ya atomun parçalanması, silahlarda kullanılması, binlerce insanın öldürülmesi… Hepsi, hepsi insanlık için. Haydi, haydi! Kaldırın kadehleri insanlığa içelim! Bugün içelim, belki içimizden biri, yarını göremeyebilir.’”