Belki tüm bunları kafamdan uyduruyorum. Belki hiç karşılaşmadık bile. Belki aylardan nisan değil de eylüldü. Belki okulun bahçesindeki demir parmaklıkların arasına sıkışmış can çekişen kedinin başında karşılaşmadık ilk kez: Mazgal. Belki sıkışmış zavallıcık diye üzülerek birbirimize bakarken, birimiz diğerinin kurtarmasını beklerken ve ikimiz de huylandığımızdan, sırf huylandığımızdan dokunamaz da can çekişmesini seyrederken çaresizce, ilerde bir zaman yine sadece kendimiz olmak uğruna -ben dokunamam, ben, ben... - içimiz acıyarak terk edecek olduğumuz aşk için gözyaşı dökmüştük o gün bilmeden; kedi bahane. Belki o aşk dediğimiz de aşk değil yanılsamaydı, fena yanılma, dil çabukluğuyla bu adın konuverdiği tüm öbür duygular gibi; düşünüyorum da yoksa kolayca bırakıvermezdik öyle. Belki kedinin de öleceği vardı zaten: Merak.