Antropoloji ve Sömürgecilik, antropoloji kuramları tarihinde yeni bir çığır açmış kitaplardan biridir. İki yönden: İlkin, antropoloji disiplininin, Batı Avrupa, özellikle de İngiltere'deki tarihinin başlangıcından itibaren içerisine yerleştiği sömürgecilik bağlamının -kuşkusuz ki gecikmiş- bir ilk keşfi olması, elinizdeki kitaba tarihsel bir önem kazandırmaktadır. Böylelikle, o güne dek sömürgeciliği neredeyse bir veri olarak doğallaştıran antropoloji, bundan böyle içerisinde boy attığı bağlamı göremezlikten gelemeyecektir. Bu durumla bağlantılı ikinci yön ise, Antropoloji ve Sömürgecilik'in yayınlanmasından sonra antropolojinin, eğer bir "bilim" olacaksa, ancak "eleştirel" olabileceğinin, ilgili çevrelerde yaygın bir kabul görmesidir. Bu bakımdan, kitabın, antropolojinin "kendi-bilincinde" (dolayısıyla özeleştirel) bir disiplin haline gelmesinde payı büyüktür. İçindeki makaleler, bilimle uğraşanların, hele sosyal bilimcilerin, naif ya da kasıtlı, "nesnellik ve tarafsızlık" savlarıyla emperyal çıkarların sürdürücüsü konumuna düşmeleri riskine karşı halen uyarıyor bizleri... Ve bu yanıyla, hâlâ günceller.