Günümüzde Akdeniz’den Yakındoğu’ya, antikçağla ilgili bilgilerin mekânsal ve kronolojik ufku olağanüstü şekilde genişlemiştir; dahası, belli uygarlıklarla sınırlı oldukları sanılan olguların, belirsizliğe yer vermeyecek bir şekilde birbiriyle daha bağlantılı olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla Yakındoğu’nun tarihini antikçağın diğer “tarih”leriyle bütünleştirmenin başlıca yollarından biri, kültürel ufkun kapsamını antropolojik olarak, kültürler arası ilişkiler anlamında genişletmektir; ancak bunu yapmanın başka bir yolu daha vardır, o da bölgesel özellikleri yapısal ve paradigmatik açıdan incelemektir. Elinizdeki kitabın amacı tam da budur.