Hatıraların solmayan çiçeği kalbimizde ve aklımızda durmadan açar. Bir söz, bir jest, bir bakış, bir tereddüt, umulmadık zamanda açan veya kapanan bir kapı, sevinçli veya hüzünlü bir haber, akıp giden ömrün, bazen dönüm noktaları olur. Anılar bazen, kayboldu denilen yer veya zamanda önümüze çıkar. Düşmanlıkların üzeri küllenir, dostluklar unutulmaz. İnsanı, düşmanının attığı taş değil, dost zannedilenin fırlattığı gül yaralar. Gül yarası gönül yarasıdır. Ömür bu yaraları bazen tamir edebilir, bazen edemez. Şair ne demiş: Yorulmaktır köhne dünyayı tamire çalışmak. Hizmet, merhamet, şifa dağıtmak bir hekimin sahip olabileceği en önemlli özelliklerdir. Araştırmak, yeni bulgu ve bilgilere ulaşmak bir ilim adamının aranılan özellikleridir. Hassas ve seven bir kalp, duyarlı ve görebilen gözler bir şaire yakışır. Bu özelliklerin hepsi Hüsrev Hatemi’de vardır. Üstelik devasa bir hafızaya sahiptir. Sohbeti ve nükteleri, bilhassa hekimliği ile aranılan kişidir. Nev’i şahsına münhasır bir insan... Kalabalıklar içinde yanlız insan, şair, hekim, ilim adamı. Bu kişiden yarınlara hatıraları da kalmalı idi. İşte kaldı.