Bireysel iradenin özerkliğini savunan ve bireysel özgürlüğü kısıtlayan her türden otoriteyi yadsıyan anarşist öğretinin düşünsel kökenlerinin ilkçağ Yunan felsefesine, Kinikler ve Stoacılara dek uzandığı ileri sürülür. Ama, öğreti asıl biçimine 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyılın başında ulaşmıştır. Anarşizm, merkeziyetçi ve totaliter eğilimli bürokrasiye, sorumlulukları herkes arasında paylaştıran federalist ilkeyle, insanı insanlıktan çıkaran teknokrasiye karşı da, herkesin onurunu ve özgürlüğünü güvence altına alan özyönetim anlayışıyla karşı çıkar. Tarihin akışının hızlandığı ve bu nedenle de düşüncelerin yenilendiği bir çağda, yerleşik değerleri tüm yönleriyle irdelemekten hiçbir zaman vazgeçmeyen, ne Tanrı ne Efendi sloganını şiar edinen anarşist düşünce, dünyadaki bireysel, toplumsal, ekonomik ve ekolojik tıkanıklığa son vermeyi amaçlayan bir çağrı olma savındadır. Felsefi temelleri, Fransız rasyonalist bireyciliği, Alman mutlak idealizmi ve Hıristiyanlığa dayanan bu toplum ve siyaset felsefesi öğretisini Henri Arvon, özgün anarşist düşünürleri ve tarihsel olayları bağlantılandırarak ele alıyor ve sistemin eksenini ortaya çıkarıyor.