Conkbayırı Tepesi askerlerimizin eline geçtikten sonra düşman karadan ve denizden yönelttiği seri ve yoğun topçu ateşleriyle Conkbayırı’nı cehenneme çevirmişti. Gökten şarapnel, demir parçaları yağmur olup yağıyordu. Büyük çaplı deniz toplarının tam isabetli taneleri yerin içine girdikten sonra patlıyor, yanımızda, kenarımızda büyük çukur giderleri açılıyordu. Bütün Conkbayırı yoğun dumanlar ve ateşler içinde kaldı. Herkes kaderine razı olmuş, tevekkül içinde akıbetini bekliyordu. Etrafımız şehitler ve yaralılarla doluydu. Savaş meydanında cereyan eden [bu] hâli izlerken bir şarapnel parçası göğsümün sağ tarafına çarptı. Cebimde bulunan saati paramparça etti. Vücudumun içine girmediyse de derince bir kan lekesi bıraktı. (Enkaz olup dökülen bu saati, bugünün hatırası olarak, Liman Paşa’ya verdim. O da, aile asalet armasını içeren kendi saatini bana verdi.) Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş meydanında kendi el yazısıyla kaleme aldığı bu notlar, bir okul defterine yazılmıştır. Eserin şüphesiz en değerli tarafı, olayları sıcağı sıcağına hatta dakikası dakikasına tespit etmesidir. Öyle ki metnin kendi sıcaklığı içinde müellifin heyecanını, kaygılarını, sevinçlerini ve üzüntülerini görmek ve hissetmek mümkündür.