20. yüzyıl edebiyatının en etkileyici isimlerinden biri olan William Gaddis, aralarında Thomas Pynchon, Robert Coover, John Barth ve William Gass’in de bulunduğu Amerikan Postmodernizmi’nin öncülerinden. İlk romanı Recognitions’la büyük yankı uyandıran, iki kez National Book Ödülü’ne layık görülen Gaddis’in başyapıtlarından Amerikan Gotiği, tamamen tek bir mekânda, kitaba da adını veren “marangoz gotiği” (Carpenter Gothic) estetiğiyle inşa edilmiş, Amerika’ya özgü dışı gösterişli ama içi kof ve kullanışsız bir evde geçiyor. İlerledikçe Poe ve Hawthorne’dan tanıdığımız gotik bir atmosfere bürünen roman, okuru pasif gözlemci konumundan çıkartarak, başroldeki evin odalarında, yazarın çarpıcı ifade biçimlerinin ve sıradışı karakterlerinin arasında bizzat dolaşmaya zorluyor. Gaddis, görkemli bir dinamizmle ve hiç vazgeçmediği ironisiyle kurguladığı diyaloglarla, sömürgecilik tarihinden, CIA ve misyonerlik ilişkisine uzanan geniş konu yelpazesini adeta bir virtüoz gibi işleyerek, Amerikan rüyasının altını üstüne getiriyor. “Romanda aykırı bir dönüm noktası. Gaddis’in Amerikan edebiyatına inşa ettiği gösterişli, dâhice ve cüretkâr Gotik malikâneden yükselen yeni bir kule.”