Goethe’nin 1795 yılında kaleme aldığı bu eseri tanıtmaya başlığının anlamından başlamalıyım. Yani burada yer alan “Auswanderer” (Göçmen) kelimesi, ülkesini terk etmek zorunda kalıp başka ülkeye sığınan, orada yaşamak zorunda olanları kastetmiyor, Almanya içinde kendi bölgesini terk edip yine Almanya’nın daha uygun, daha az tehlikeli bir bölgesine göç edenler anlamını taşıyor. Bu “göç”e zorlayan şey ise sınır bölgelerinin Fransızlar tarafından işgal edilmesidir. Göç, sınır bölgelerinden Frankfurt yöresinedir; başka deyişle “yurt içi” göçtür. Eserin yazılma hikâyesine gelince: Schiller, çıkardığı “Die Horen” dergisi için Goethe’den hikâyeler ister. Daha çok roman yazarı olarak ünlenmişken hikâye türü, Goethe için ilginç bir nesir türü olacaktır ve zaten bu sıralarda o, Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları romanıyla uğraşmaktayken söz konusu davet bir anlamda “yan ürün” olacaktır. Ayrıca “hikâyeler anlatma”, ki bunlar sohbetin hoşça vakit geçirmeyi amaçlayan, dolayısıyla dönemin tehlikeli, ciddi siyasal konularından uzaklaşmayı öngören sözlü hikâyelerdir. Goethe, yeni deneyeceği bu hikâyeler anlatma meselesine çerçeve olarak, daha öğrencilik yıllarında okuyup beğendiği, sonra da Almanca’ya çevirdiği Boccacio’nun Decameron’unu örnek alır, ama biçimlemede kendi birikimini ve ustalığını rahatça sergiler.