İslam dini de doğuş yıllarında yerleşik düzenle, dini ve sosyal yapıyla çatışmaya girdi. Bununla birlikte Hz. Peygamber, gerilimi ve müşriklerin baskısını azaltmak için büyük çaba harcadı. O, peygamberlik görevinin 13 yılını geçirdiği Mekke’de, mesaisinin büyük bölümünü hem kendisine, hem de Müslümanlara yönelik baskı ve işkenceleri etkisizleştirmekle geçirdi. Medine’ye hicretten sonra ise başta Kureyşliler ve Yahudiler olmak üzere çeşitli kabile ve cemaatlerle ilişkisi oldu. O’nun bu farklı dini grup ve cemaatlerle münasebetlerinde, hakkaniyete riayet ettiği, yaptığı anlaşmalara harfiyen uyduğu, insanların temel haklarını ortadan kaldıran bir tutuma tevessül etmediği, kin ve nefret üzerine ilişki geliştirmediği rahatlıkla görülebilir. Arap örfüne rağmen eline fırsat geçtiğinde affedici olmayı, intikam almaya tercih eden Hz. Peygamber, düşmanlarının dahi hayranlığını kazanmıştır.