Aleviler ‘artık burada’ oturmuyor; kapıları işaretlenmiş evlerini, katil zanlılarının önünde saygıya çağıran anıt-otellerinin isli duvarlarını, dede postunun yanında yer gösterilen düşmanlarını yüklenip ‘göçtüler.’ Ama göçerken ezberlerini de birlikte götürdüler. İktidar şebekesinden kendilerine yönelen tehdidi fark edenler, bu geleneksel ezberlere yaslanarak çaresizce direniş hatları inşa etmeye çalıştılar ama tehdit, hattın önünde değildi ki... Çoktandır hattın arkasından dolaşarak bir kuşatmaya dönüşmüştü bile. Bunu fark edemeyenler iktidarın Alevi Çalıştayı’nın başarısız olduğunu düşünmeye devam ediyorlar. Oysa bu kitap, sıra dışı üslubu ve yaklaşımıyla Alevi Çalıştayı’nın nasıl başarılı bir siyasal-dinsel mühendislik projesi olduğunu ve adım adım, sabırla hayata geçirildiğini gösteriyor ve yeniden uyarıyor: Dini şu ya da bu biçimde, özcü bir biçimde kategorize etmek, dinin tarihsel vasfını inkar ederek buradan "gericilik" türetmek ve bu haliyle de dini, zaten teoloji-politik bir refleksle biricikleştirerek tekelleştiren zihniyete terk etmek, tekelleştirilen bu dinsel algıyla mücadele etmek yerine, mücadele edilmesi gereken teoloji-politik aktörlerin alanlarını daha da genişleterek ellerine yeni araçlar vermek vazgeçilmesi gereken ilk ezberlerin başında gelmektedir.