Üniversite: Bu adın kendisi bilgiyi, kültürü ve bu asli kurumun özündeki alabildiğine evrensel kapsama amacını akla getiriyor. Özgürce sorgulamanın ve özgür bir toplumun kaleleri, toplumsal dönüşümün ve ekonomik kalkınmanın motorları, ulvileştirici tefekkürün ve yaratımın dışa kapalı bahçeleri olan üniversiteler, geçmişin hikmetini ve geleceğin umudunu taşıyorlar. Ya da taşıyorlar mı acaba? Princeton Üniversitesi’nde İnsan Bilimlerinde Disiplinlerarası Doktora Programı altında verilen “Disiplinlerarasılık ve Disiplin Karşıtlığı” başlıklı derste bir grup doktora öğrencisi ve öğretim üyesi tarafından ortaklaşa yazılmış bu eleştirel sözlükçe, akademik yaşama özgü elli sekiz terimi hem egoları hem de vicdanları rahatsız edecek tarzda tanımlıyor. “Akademi”den “uğraş”a “kanon”dan “meslektaş değerlendirmesi”ne, “disiplin”den “metodoloji”ye kadar uzanan bu kitap, modern disipliner yaşamın insanı çoğu zaman aptallaştıran yapılarını irdeliyor, “bilgi üretimi”ne kölece adanmanın düşüncenin düşmanı olduğunu ileri sürüyor. Oyunbaz ve kara mizahi bir dili, tutkulu ve derin bir eleştirel bakışı olan bu kitap öğretim, araştırma, teori, pratik ve akademik eğitime dair zorlu soruları gündeme getiriyor. Sonundaysa, ABD’nin akademik siperlerinden, okunmasında fayda olan bir harekat raporu çıkıyor. Bizde de muhakkak tartışma doğuracak, kâh eleştirel kâh ironik bir müdahale.