On Altıncı yüzyıl Osmanlı dünyasının en velud müelliflerinin başında gelen Kınalızâde Ali Çelebi, özellikle başyapıtı olan Ahlâk-ı Alâî isimli eseri ile tanınmaktadır. Bir ahlak kitabı olan Ahlâk-ı Alâî ile Kınalızâde, bir yandan döneminin düşünce dünyasını tafsilatıyla resmederken öte yandan bireylerin kendileriyle, aileleriyle, içinde yaşadıkları toplumla ve devletle ilişkilerini ne şekilde kurmaları gerektiğine dair önemli bilgiler verir. Bu noktada özellikle aşırılıklara dikkat çekerek hem bireysel, hem de toplumsal hayatta bir orta yol arar. Üç ana bölümden oluşan eserin birinci bölümünde bireysel ahlak ele alınır ve erdemler ve bunun zıddı olan rezilef’ler incelenir. İkinci bölüm İlm-i Tedbîrü’l-Menzil başlığını taşır ve aile ahlakı ve muaşeret kurallarına dair oldukça zengin bilgiler verir. İlm-i Tedbîrü’l-Medîne başlıklı üçüncü bölüm ise, esas itibariyle bir siyasetname özelliği gösterir. Kendinden önceki ahlak kitaplarını ikmal etme iddiasında olan Ahlâk-ı Alâî, bu iddiasını gerçekleştirmiş, aradan geçen asırlara rağmen Şark ahlak literatürü içerisindeki önemini muhafaza etmeyi başarmıştır.