Akıcı, sağlıklı, doyum veren bir iletişimi özlemeyenimiz var mıdır? Yanıt çok açık, değil mi? Oysa yaşadığımız hemen her zorluğun, rahatsızlığın ardında yanlış anlamalara, düş kırıklıklarına, derin yaralara yol açan iletişimsizliği buluyoruz. Başkalarıyla, kendimizle, yaşamla iletişimimiz çoğu zaman büyük bir bölümü kireçlenmiş bir borudan akmaya çalışan bir suyu andırıyor. Dile getirilemeyen istekler, korkular, yansıtılan talepler, maruz bıraktığımız ya da bırakıldığım manipülasyon kol geziyor hayatlarımızda. Kendimizi karşımızdakinden ayırt edemiyor, başkalarının aynasında benliğimizi yitiriyor ya da onları adı konamamış boşluğumuzda yitiriyoruz...