"Ağlamışsan gözlerini gösterme. Saklan. Ayıp. Telaşsız yürü. Düşün. Düşünebildiğin en vicdanlı, muhasebesi en keskin, en mahrem, en çıplak, en savunmasız yer işte bu yol. Âşık'ın dediği gibi. 'Uzun ince bir yoldasın.' Gündüzün gecen, dostun düşmanın, dünün bugünün karışmalı. Anlatsın, çağrıştırsın işte bu yol sana ömrünün kalan kısmını bir saz eşliğinde belli belirsiz. Tahminde bulun, ne kadar süren kalmış olabilir, telaş duy, endişelen sevdiklerin için, bıraktıkların için, kalanların için. Yarım kalanların için. Kork ölümden. Bundan seneler sonra senin de ismin o soğuk mermer üzerinde dile geldiğinde, 'helallik' alamamaktan, 'helallik' aldıklarının buna benzer ince bir yolda yürürken seneler geçmiş olsa dahi unutamayıp, dolduramadıkları yerlerini sızım sızım sızlatmaktan kork. Unutulmaktan değil, unutulmamaktan kork. Gidenler için değil kalanlar için kork." "Hayat belki de zamanın bir oyunudur. Ahir'in içine akan zehir belki de aşkın ve korkuların zamana bırakılmış intikamıdır. Ya da belki umut aslında hiç bakmayı düşünmediğimiz o en son yerdedir." "Akın Çokuğurel 'Geoturka 1. İlk Roman Yarışması' birincisi olan romanıyla sırlara ve korkulara dair bir hikâye anlatırken, aslında bize suskunluğun uğultusunu işaret ediyor. Çünkü, romanı okuyup bitirdiğimiz zaman söylemek ihtiyacı duyuyoruz. Neyi mi? Kendimizden bile sakladığımız o tek ve en önemli şeyi.