Bir toplumda suçla mücadelede, suç takibinden caydırıcılığa kadar uygulanan değişik yöntemler adalet sisteminin temelini oluşturan önemli faktörler olarak bilinir. Ancak, Durkheim’ın da yıllarca önce üstüne basarak söylediği gibi, suçun toplumsal hayattan bütünüyle kaldırılması mümkün olmadığı gibi bunun uygun bir yöntemi de yoktur. Suçu, bir toplumsal vakıa olarak günlük yaşamı katlanılmaz hale sokmayacak oranda düşürmek, o toplumda yerleşik adalet sisteminin yerine getirmesi gereken temel işlev olmalıdır. İşte bir disiplinlerarası çalışma alanı olan adalet psikolojisi, araştırmacılara bu anlamda, temel disiplinlere ve başka bilim dallarına da hakim olma sorumluluğu yükler. Adalet Psikolojisi, suç profillerini ortaya koyarken, bunların artış ve düşüş oranları ile kendi içindeki değişimlerini tespit eder ve hukuksal açıdan ne tür önlemlere ihtiyaç duyulması gerektiğine işaret ederek hukuku politikalarının yeniden düzenlenmesini sağlar. Ne var ki, “hukuka aykırılık” üzerinde çalışıp, bunun bir bütüncül açıklamasını yaparken, mekandan kültüre, biyolojiden psikolojiye, ekonomiden siyasete kadar birçok faktörü değerlendirmeli, kişinin yaş grubunu ve çevresel etkileşimlerini göz önünde bulundurmalıdır. Bu nedenle, adalet psikolojisi “normal olmayan” davranış biçimlerine odaklanan bir disiplin olarak ceza politikalarının belirlenmesi için de temel veriler sunar.