Onu, kah Türkan Şoray’ın, kah Filiz Akın’ın sesi olarak tanıdık. Buğuluydu, özeldi. “Dublaj kraliçesi“ olarak anıldı. Lorel-Hardy’ye sesiyle hayat veren Ferdi Tayfur’un kız kardeşiydi. Oyuncu değildi, ama sesiyle canlandırmıştı beyazperdenin ünlülerini. Türkiye’nin beş yıl boyunca yaşamayı başarmış ilk özel galerisinin, Maya’nın kurucusu ve sahibesiydi. Dönemin tüm sanatçılarının yakın dostuydu. Sanatçı değildi ama bir dönem plastik sanatlar onunla anıldı. Kafka’nın Milena’ya Mektuplar’ını dilimize çevirdi, en iyi çevirmen ödülü aldı. Brecht’in Sezuan’ın İyi İnsanı onun sözcükleriyle sahnede hayat buldu. Yazar değildi ama çevirilerindeki Türkçe, okuyanı büyülüyordu. Türkiye’nin ilk dedikodu yazarlarındandı. Hafta, Salon, Tasvir, Aydede, Tef gibi dergilerde sözünü sakınmayan yazılar yazdı. Kim, kimle, nerede, ne yaptıysa onun dilinden kaçmadı. Köşesinin adı “Fitne Fücur“du. 60 yaşında kanserden öldü, ardında kalanlar savruldu, dağıldı. Mine Söğüt uzun bir yolculuk sonrası dağılmışlardan toplayabildiklerini bir araya getirdi ve dostlarının “Ada“ dediği Adalet Cimcoz’un yaşamöyküsü üzerine uzun bir “deneme“ yazdı.