Agassi, on üç yaşında Florida Tenis Kampı’na gönderildiğinde kendini sürgünde gibi hissetmişti. Okulunu bırakmış, yalnız, korkmuş ve isyankâr çocuk olarak geçirdiği yıllar, onu seksenlerin ikonu olmaya hazırlıyordu. Stil sahibi, aykırı ve başarılı olmak hayatı boyunca sahip olduğu hazinesi ve lanetiydi. Kafa karışıklığı ve kayıp ruh hali onu özel kılsa da iş tenise geldiğinde her maça kazanmak için çıktı. 1992 Wimbledon turnuvasında elde ettiği zafer sayesinde bir gecede ünlü olup hem kendisini hem dünyayı şaşırttı. Sürprizlerin, zaferlerin ve ilklerin heyecanıyla örülü hayatı hep merak edildi. Bu otobiyografi Agassi’nin ateşli hayranları için iyileştirici güç, tenisi merak edenler için derslerle dolu bir yol haritası niteliğinde.