Acı Türkücü’nün garip bir yazgısı vardır. 12 Mart darbesi boyunca, şairin başından kalkmayan dumanlı karanlık, 12 Eylül faşizminin azgın günlerinde de dağılmaz; hatta daha da koyulaşarak yayılır. Dosya halindeyken Türkiye’nin en saygın ödüllerinden Akademi Kitabevi Şiir Birincilik Ödülü’ne değer görülmek bile onu tam olarak özgürleştiremez. Kitaplaşma sırasında bazı şiirler, bazı şiir öbekleri ve hatta bazı tehlikeli imgeler in kitabın toplattırılmasına yol açacağı düşünülerek çıkarılmasına karar verilir. Kararı verenler toplumcu şiirimizin çile çekmiş, soylu şairleridir. A. Kadir, bunları koymayalım Haydar, der, Şimdi başına iş açılacak. Sonraki baskılarda eklersin. Şükran Kurdakul da şöyle der: Birkaç şiir için altı ay yatmaya değmez. Sevgili Asım Bezirci ve Kemal Özer de onaylar bu görüşü. Genç şair, şiiri için hapsi göze almıştır, ama ustaları kıramaz; ömürlerini devrime adamış öncülere karşı davranışının gereksiz bir yiğitlenme olacağını düşünür... Acı Türkücü, 1981 Aralık ayında eksikleriyle yayınlanır. Kitap büyük bir beğeniyle karşılanır ve kısa sürede tükenirse de eksik çıkan ilk kitabın sevinci de hep yarım kalır. Şiire iddialı bir giriş yapan Hüseyin Haydar, A. Kadir’in deyişiyle, Duyarlı ve yumuşak. Acılı, ama kötümser değildir. Otuz yılı aşkın bir aradan sonra okuyucuya sunulan yeni baskı, bu eksikleri az da olsa gidermiştir.