2. Abdülhamid, emperyalist güçlerin Osmanlı Devleti'ni kesin olarak parçalamaya ve Türkleri Avrupa'dan ve giderek Anadolu'dan söküp atmaya karar verdikleri bir dönemde tahta çıkmıştı. Sultan, bu zor dönemde ülkenin parçalanmasının önüne geçmeye çalışarak Osmanlı Devleti'nin siyasi ve iktisadi gücünü kullanıp, her yabancı ülkeyi ayrı ayrı değerlendirip ona göre politika uygulamayı tercih etti. 2. Abdülhamid büyük devletlere yönelik politikasını uygularken çoğu zaman oların arasındaki rekabetten faydalanmayı bir yöntem olarak kullandı. Politikasının temel unsunurunu Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün muhafazası oluşturuyordu. Bunu yaparken de ülkenin bazı vilayetleri için çok hassas davrandığı halde devletin gücünün uzanamayıp sınırlı kaldığı vilayetler için aynı hassasiyeti göstermedi. Çünkü bu yıllarda Osmanlı Devleti ancak kendi varlığını koruma peşindeydi. Sultan, esas itibariyle devletin mevcut gücünün başka bir şekilde davranmasına imkan tanımadığının da bilincindeydi. Bu yüzden meseleleri daha çok barışçı ve diplomatik yollarla çözmeyi tercih etti. Milletlerarası siyasette istihbaratın önemini çok iyi bildiği için de, büyük paralar harcama pahasına, güçlü bir istihbarat örgütü kurdu. Bu sayede dünyadaki gelişmelerden haberdar olup, istihbarat bilgilerine göre önmel almaya çalıştı.