Tuz- tarih dostum Halim Demir’in 12 Mart’tan, 12 Eylül’e; Üç Kuşak, Üç Kardeş, Üç Sanık dosyasını okurken, bir kısmı tarihen ve siyaseten gayet yakınım olan serabi eşkıyaları yeniden anımsadım ve sevdim. Bir kitapta hem tarih hem de coğrafya şart... Belki de bu nedenle, bu kitabın dosyasını okurken, hem tarihi, hem coğrafyayı hem de bizim mahallenin asi ve aksi çocuklarını, kalbimin kardeşlerini bir kez daha anımsadım... Dahası var; bu kitap bana yeryüzü şairi Nazım Hikmet’in, Ben iyimserim, dostlar, akarsu gibi... dizesinin tarihsel ve siyasal, etik ve estetik anlamlarıyla iyimserlik çağrıştırdı. Ama onun kadar masumiyet çağının devrimci romantik gençleri ile yeniden tanıştım. Yeni bir dünyaya doğru akıntıya yürek çeken kardeşlerim her sayfada yolumu kesti. Sonuç olarak yirmi dört ayar tarih ve insan kıymetindeki eşkiya kardeşlerim için bir kez daha Cemal Süreya’nın şu dizelerini mırıldandım: Biz kırıldık daha da kırılırız. Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.